EY Yapay Zekâ Duyarlılık Endeksi sonuçları açıklandı
EY tarafından yayımlanan Yapay Zekâ Duyarlılık Endeksi 15 ülkeden 15.060 katılımcıyla gerçekleştirildi.
EY tarafından yayımlanan Yapay Zekâ Duyarlılık Endeksi, teknoloji ile toplum arasındaki hassas dengeyi gözler önüne seriyor. 15 ülkeden 15.060 katılımcıyla gerçekleştirilen araştırma, yapay zekânın yaşam ve çalışma alışkanlıklarını dönüştürmedeki rolünü vurgularken, aynı zamanda bu dönüşümün duygusal ve zihinsel boyutlarını da derinlemesine analiz ediyor.
Araştırmaya katılanların yüzde 82’si, son altı ayda yapay zekâ teknolojisini en az bir kez kullandığını belirtirken, yalnızca yüzde 57’si bu teknolojiyi kullanırken kendini rahat hissettiğini ifade ediyor. İnsanlar yapay zekâ ile daha verimli ve hızlı bilgiye ulaşmanın yollarını arasa da veri gizliliği, insan kontrolü ve etik sorumluluklar hâlâ önemli endişe alanlarını oluşturuyor. Yapay zekâya duyulan heyecan kadar, duyulan güvensizlik de gündemdeki yerini koruyor.
Kullanım Artıyor Ancak Rahatlık Sınırlı
Yapay zekâya karşı duyulan konfor seviyesi, kullanım çeşitliliğini ve sıklığını doğrudan etkiliyor. Endekse göre, yapay zekâ kullanımında kendini rahat hisseden bireyler ortalama 15 farklı uygulama kullanırken, bu sayı nötr yaklaşanlarda 6’ya, rahat hissetmeyenlerde ise yalnızca 3’e düşüyor. Özellikle bilgi edinme, metin özetleme, içerik çevirisi ve müşteri hizmetleri gibi gündelik işlerde yapay zekâya daha fazla başvuruluyor. Ancak karmaşık kararlar, duygusal etkileşimler veya kişisel verilerin işlenmesi gibi konularda tereddüt devam ediyor.
Farklı Tutumlar, Farklı Benimseme Düzeyleri
Araştırma, katılımcıları altı farklı persona üzerinden değerlendiriyor: Temkinli iyimserler, endişesizler, teknoloji meraklıları, tereddütlüler, pasif izleyiciler ve reddedenler. Bu gruplar arasında en aktif kullanıcılar, teknolojiyi sık kullanan ve faydalarını uzun vadede görebilen teknoloji meraklıları olurken; insan temasını öncelikleyen reddedenler, yapay zekâyı tamamen dışlamayı tercih ediyor. Ancak araştırma, yapay zekâdan çekinenlerin bile belli ölçüde bu teknolojiyi kullandığını ortaya koyuyor. Bu da insanların tamamen karşı çıkmaktan ziyade, sınırlarını sorguladıklarını gösteriyor.
Kritik Alanlarda Güven Açığı Devam Ediyor
Yapay zekâ uygulamalarının karar alma süreçlerinde oynayabileceği rol ise oldukça tartışmalı. Katılımcıların yüzde 64’ü acil durumları tahmin eden, yüzde 63’ü ise dolandırıcılığı önleyen sistemleri kullanmakta rahat hissettiğini ifade ederken; sigorta taleplerinin değerlendirilmesi gibi daha karmaşık konularda bu oran yüzde 46’ya düşüyor. Kişiselleştirilmiş öneriler konusunda ise sadece yüzde 41’lik bir kesim memnuniyet bildiriyor.
Gelecekte Liderlik Güvenle Tanımlanacak
Yapay zekânın yalnızca bir teknoloji değil, aynı zamanda toplumsal bir dönüşüm aracı olduğunu vurgulayan EY Türkiye Danışmanlık Bölümü Şirket Ortağı ve Yapay Zekâ ve Data Hizmetleri Lideri Serter Baltacı, araştırma sonuçlarını değerlendirirken şu ifadeleri kullanıyor: “Yapay zekâyı etkili hale getiren, bu alandaki önyargıları ve endişeleri gideren işletmeler geleceğe öncülük edecektir. Liderlik, sadece teknolojiyi uygulamak değil; insanların potansiyelini artıracak şekilde yapay zekâyı hayatın içine entegre etmekle ilgilidir.”
EY Yapay Zekâ Duyarlılık Endeksi, teknolojik adaptasyonun sadece inovasyonla değil, aynı zamanda insan davranışı ve psikolojisiyle ne kadar yakından ilişkili olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Yapay zekânın sürdürülebilir şekilde benimsenmesi, yalnızca kod yazmakla değil; anlamak, anlatmak ve güven inşa etmekle mümkün olacak. Kurumların bu yeni düzlemdeki varlığı, artık bir teknoloji sağlayıcısı olmanın ötesine geçerek, toplumla kurdukları etik ve duygusal bağlarla da tanımlanıyor.






